21 Aralık 2007 Cuma

Bayram ve 2008


Tebrik

Kurban bayramınızı ve yaklaşan yeni yılınızı en içten dileklerimle kutlar, sağlık ve huzur dolu günler dilerim.


Sevgilerimle,

14 Aralık 2007 Cuma

Mutluluk sahte, salaklık hakiki - Mine KIRIKKANAT

e-Posta

Bazı izlenmeye değer TV kanallarında, toplumsal duyarlılıklarımızı ciddiye alarak yapılan yayınlar arasında, kendilerinin de seçerek katıldığı programlar sayesinde tanıdığımız bir şahsiyet Mine KIRIKKANAT.

Mutluluk sahte, salaklık hakiki
** (Mine KIRIKKANAT)

Bir dünya düşünün ki çocuklar, arabası "baba" olana baba diyor. Büyüyünce akıllanmıyor, bisküvi yiyince astronot olup uzaya gidiyor. Delikanlılık döneminde kraker ısırınca, komşu kıza göbek attırıyor. Zaten daldırma çayla kız tavlıyor, kahve içerken de âşık oluyor. Ama ne kadar aptal olursa olsun, kız sürdüğü kokuya vurgun! Onu terk edemiyor.
Fakat kablolu televizyonu yoksa ve Amerikan dizisindeki "artizin"sütyen rengini bilemezse, abazan kalıyor...

Mecburen, sakalını traş ettiği jiletin içinden çıkan robot kızla idare ediyor.
Sonunda ne sürdüğü parfüm, ne traş losyonu, ama lipofize kahvesinin saldığı kimyasal fındık kokusu sayesinde bir kıza yamanıyor.

***

Kavga mı edecekler? Daha keskin olamayan cep telefonlarıyla birbirlerinin üstünü başına parçalayarak dövüşüyorlar. Zarar yok! Toplu tarifeden cep telefonuyla gece gündüz ucuza konuşup barışıyorlar.

Arabalarına benzin doldururken, eşek arısı kılıklı kız öyle çok çip para veriyor ki, bedava yaşayacaklarına inanıp evleniyorlar. Evlenmeye karar vermelerinde tabii mobilyada "eskiyi getir yeniyi götür" kampanyasının, Seda Sayan'ın şakıdığı halıların, bir türlü hızlanamamasına karşın Mazhar gitar tıngırdattıkça temizlenen internetin de etkisi var.

Hanım da kendi kendine dolan buzdolabı, sofrayı toplayan bulaşık makinesi,kocasının televizyon gibi seyrettiği sessiz çamaşır makinesiyle mutlu olabiliyor, zaten. Lekeleri soğuk suda çıkaracak deterjanı buldu mu, tamam.Bir de içine makineyi kireçten koruyacak tableti koyduysa, ver eline buharlı ütüyü, değme keyfine.

Bey dersen, kuru fasulyenin içindeki üç beş fazla sucuk halkasına kaynanayla kaynatayı bile çekmeye hazır. Zaten koku sürmediği, traş olmadığı ve sucuk yemediği zamanlar, maç seyrederek mutlu, gol atılınca orgazm oluyor daha çok.


İki maç arasında ayağa uygun bir kredi bulup çocuk yaparlarsa, yavrunun istikbali tabii ki kredi hesabında.

***

Çocuğun bakımı da pek kolay; bağlıyorsun altına peti, şarkı söyleyip dansediyor. Ancak çişini söylemeye hiç niyeti yok: Litrelerce işese de kuru kaldığından, poposunda bir paketle dolaşmaktan hiç rahatsız değil! Bir şekilde büyüyüp gurbete mi gitti? Bu sefer evinizde bal arısı kılıklı çocuklar beslemeye başlıyorsunuz, sizi cep telefonuyla özlediğiniz yavrularınıza bağlıyor, hatta bazen İngiltere'den bile getirip kavuşturuyorlar. Ve Türkiye böyle yaşayıp gidiyor, sayın seyirciler!

***

Yoksa sizin yaşamınız reklamlardaki gibi değil mi? Nasıl yaşıyorsunuz peki? Reklamlardan sonra başlayan dizideki gibi mi?Hangi oyuncuya âşıksınız, hangi hikâye sizin hayatınız, hangisi sizsiniz odizilerdeki?

Belki de cehalet yarışmalarını, kim daha talk salak şovlarını, lahmacun kralının ince kıyılmış soğan esprilerini, mutasyona uğramış hadım evladının müzik otoriteliğini seyredip gülüyorsunuzdur, kah kah.

Oysa siz yaşarken ekran tefecilerine borçlandığınız hayali bir dünyada,gerçek dünyada bir çocuk, taş doldurduğu sırt çantasıyla denize atıyor kendisini, cennet vaadinin peşinde. Hocalar, kızların içindeki cini çıkarmak için uçkur çözüyor. Atatürk ve rasyonel mantık okul kitaplarından çıkarılıyor, İsviçre dağlarının kızı Heidi romanındaki büyükanne hidayete erip tesettüre giriyor, 5 bin imam hatip de yargıçlığa ve savcılığa hazırlanıyor, zaten.

Siz reklamlardaki Türkiye'yi borçlanarak yakalamaya ve ödünç yaşamaya çalışırken satın alamayacağınız mutlulukları, çocuklarınızın çocuklarına ödetilecek dış borç yükleniyor sırtınıza.

Türkiye din diktatörlüğüne kayıyor, sattılar sizi, sattılar kadın erkek eşitliğini, laikliği, hukuk devletini. Ne gam? Reklamlardaki Türkiye'de Atatürk hâlâ yaşayıp bahçelerden gül derlediği ve siz de televizyon karşısında Ayşe Teyze'nin cipslerini atıştırdığınız sürece...

Selamünaleyküm Türkiya! Esselamünaleyküm ve tayyibullah!.

Mine KIRIKKANAT

8 Aralık 2007 Cumartesi

İnsanlık hali-Üstün DÖKMEN

Yorum

Sayın hocamızın gözlem ve analizlerini üslubuna olan hayranlığımızla yıllardır gerek oyunlar eşliğinde çok güzel bir şekilde işlediği televizyon programlarıyla, gerekse kitaplarıyla tanışarak zevkle izliyoruz. Toplumsal yaşamımıza tuttuğu ayna hepimiz için bir vazgeçilmez olurken, dün kendisinden alınıtlardan ibaret bazı sözler bir e-postayla bana da ulaştı. Sizlerle paylaşmak isterim.

PROF. ÜSTÜN DÖKMENiN ÇOK GÜZEL BiR YORUMU :

'...Çocuğumuz düşüp kafasını masaya çarpınca biz hemen masayı döveriz, ' he masa ehhhh sen niye orada duruyorsun' diye. Çocuk masa orada durmasa kafasını çarpmayacağını sanır ve büyüdükçe yaptığı her hatayı yükleyecek birini veya bir şeyi mutlaka bulur.

' Malum...Mesela, bizim Balkan harbinden kalma, dandik vagonlara 160Kilometre hız yaptırdılar. İlk virajda sizlere ömür... Kimin üstüne kaldı? Makinistin...

Mersin'de bayrağımız yakıldı, yırtıldı. Askere taş attılar, panzeremolotof... Memleket ayağa kalktı. Kimin yüzündenmiş?..İki veled...

Gelene geçene ayran, tost falan satan, kendi halinde sakin bir kasabaydı, Susurluk... İçişleri Bakanlığı, MİT, Jitem, generaller, özel tim polisleri,kumarhaneciler, bakanlar, milletvekilleri, işadamları... 1000 kişi falanyargılandı. Her şey kimin başının altından çıkmış? Yeşil'in...

Deprem oldu... 7 vilayette 50 bin kişi öldü. Binlerce bina yıkıldı, onbinleri ağır hasarlı. Hepsinin sorumlusu olarak kimi kulağından tutuphapse tıktık? Veli Göçer'i...

Edirne'de b ebeler şakır şakır öldü... Hiç utanmadan biskuvi kolilerine koyup, gömdüler. 'Araştırdık, ihmal yok' dediler. Peki neden öldü buyavrular? Klima'dan...Dikkat isterim, klimacı bile değil, klima.

Rakıdan öldük. O gün ile bu gün arasında ne değişti?.. Kapağın rengi...

Sanal 'sorumlumuz' bile var... Yollarda her gün 20 insanımız heba oluyor.Trafik Canavarı'ndan...

Dolar patlarsa?Enflasyon Canavarı'ndan...

Hatta 'sorumlu olmayan sorumlumuz' da var... Milli takım oynayıp yeniliyor. Suçlusu kim?Takıma alınmayan Hakan...

Domatesleri Ruslara kakalayamıyoruz...Sinekten...

Deli dana geliyor. inekten...

Millet hormonlu diye tavuk yemiyor.Erman Toroğlu'ndan...

Evleri su basıyor. Yağmurdan...

Ormanlar yanıy or. Sigaradan...

Gemi batıyor. Dalgadan...

İyi de kardeşim, uçak neden düşüyor? Rahmetli pilottan...

Peki bu şartlarda hayatta kalmayı nasıl başarıyoruz? Allah'tan...

Yukardakilere uygun bir fıkra:

Bir gun melekler telas icinde Allah'ın yanına cıkmıs, yerlerinde duramaz bir sekilde Melekler - Allahım Allahım, Amerikaa ile ingilizler savasa girdi yardım yapmalıyız

Allah - AA dert etmeyin onlar islerini bilirler bırakın kendi hallerine demis

Aradan bir iki gun gecmis melekler yine telasla gelmis veMelekler - Allahım bu seferde Fransa savasa katıldı hemen mudahale etmeliyiz..

Allah - Karısmayınnn onlar islerini bilirler - demis

Aradan bir iki gün gecince yine melekler apar topar solugu Allah!ın katında almıslar vemelekler - Aman Allahım, bu seferde Turkler savasa katıldı

Allah - Olamaz hemen bana tüm silahlarımı getirin kusanmalıyız, onlar herseyi bana havale ederler

5 Aralık 2007 Çarşamba

Yaşamayı öğrenmek-B.Kıbrıs

Batı dillerine yanıltıcı olarak meditasyon olarak çevirilen kavramın sanskritçe adı "dhyana"dır, Çin alfabesiyle yazılması sonucunda "chan'na", Japon alfabesiyle yazılmasıyla da "zenna" olmuş, kısaca "zen" denmiştir. Uygulamanın adı olarak ikisi de kullanılabilirse de çoğunlukla "zazen" kullanılır.

Düşünceye dalma
anlamına gelen "meditasyon" sözcüğü zazeni anlatmak için kullanılmaktaysa da, zazen bir düşünme eylemi değil, düşünce üstü bir uyanıklık ve farkındalık yaratma uygulamasıdır.

Bir amaçtan söz edilebilirse eğer, o da "yaşamayı öğrenmek"tir.

2 Aralık 2007 Pazar

Ortak aklın var oluşu

Sevgili okurlar,

Toplumsal konularda araştırma ilgi alanlarımın konu başlıklarına özgü yürüttüğüm tartışma sitelerimle sizleri tanıştırmak isterim.

Aşağıda, bu gün itibariyle izlenme sayısı sırasında, açılış tarihleri, ziyaret sayıları ve erişilebilir kısa yollarıyla duyurduğum ve aynı zamanda ortak işbirliklerimize dönük yeni alanlara özgü eklenen sitelere de, her birindeki Yazı İşleri sekmesi profilimden güncelleme tarihleriyle topluca veya Google üzerinden "Cumhur Kocalar" yazarak yapılan aramalarla dağınık bir şekilde ulaşmanız mümkündür.

Her geçen gün sizlerin de katkıları doğrultusunda zenginleşen içerikleriyle birlikte sayıları artmakta olan bu siteler, tamamen unutulmaya yüz tutan üstün kamu yararına dönük düşünce sistemimizi, yani ortak aklımızı harekete geçirmek üzere yoğun ve etkin bir performans sayesinde sizlerin hizmetine sunulmaktadır :

2.12.7 itibariyle düzenlenmiş aşağıdaki tablodaki yollar, kaynak göstererek kopyalanıp, çoğaltılıp, yayınlanabilir.

*İzlenme **Site Başlığı (ve içeriği) ile açılış tarihi

924 Meditasyon Teknikleri (Önermeler) 25 Ekim 7
855 Modern-Çağdaş Dans Performans Sanatları 10 Eylül 7
254 Ar-Ge (R&D) (Deneyimlerim) 23 Ekim 7
123 Sinema (Seyrettiklerime dair arşiv) 23 Ekim 7
99 Dalgıç (Anı ve Hikayeler: Korku, Macera, Özeleştiri) 23 Ekim 7
83 Astroloji ve Burçlar (Önermeler) 23 Ekim 7
78 Yoga Saati (Tanıtımlar) 24 Ekim 7
74 Şiir Köşesi (Ustalardan, Denemelerim) 24 Ekim 7
28 Sayısal İşlemsel Ağlı Görsel Sanatlar (Sunumlar) 25 Kasım 7
1 İstanbulumuza Koruma-Yaşatma Bilinci 2 Aralık 7

Herkese teşekkür ederim.

Telif Hakları

cumhurkocalar@gmail.com İstanbul, Türkiye

Tüm sitelerde telif hakları saklıdır.

Bu veb sitesinde yayımlanan yazılar bu sitedeki orijinal linki verilerek kaynak gösterilmek ve yazarının adı mutlaka belirtilmek kaydıyla, ayrıca bir izin almadan internet üzerinden elektronik ortamda kullanılabilir. Yazıların basılı ortamda kullanımı için yazar izni gereklidir.